SİGORTA TÜRLERİ

Sosyal Sigorta- Özel Sigorta

Sigorta türleri en geniş anlamda özel ve sosyal sigorta olarak ikiye ayrılır. Özel ve sosyal sigortalar; kuruluş süreci, zorunlu olup olmama gibi birçok konu bakımından ayrışır.

Sosyal sigortalarda sigortacı devlet kuruluşuyken sigorta içeriği yasalar ile belirlenir. Zorunlu nitelik taşır. Özel sigortalarda ise kamu tüzel kişisi olmayan sigortacı ile sigorta sözleşmesi içeriği, irade serbestisine dayanılarak oluşturulabilir.

Ülkemizde zorunlu olan KZMSS, bir sosyal sigorta türü değildir. Sigorta ettiren istediği sigortacıyı seçme iradesine sahiptir.[1] Zorunlu sigorta yaptırılması, sözleşmenin varlığına engel değildir. Buna karşılık sosyal sigortalardaki gibi aradaki ilişkiyi kanun kuruyorsa sözleşme söz konusu olmaz.[2]

Özel sigorta türleri adına birtakım emredici hükümler öngörülebilir. Bunlar daha çok sigorta ettireni korumaya yöneliktir. Ancak bu durum özel sigortalarda, sosyal sigortalarda olduğu gibi bir yeknesaklığı doğurmaz.[3]

Özel Sigorta Türleri

Özel Sigorta, kişilerin özel çıkarlarının çeşitli tehlikeler karşısında koruma altına alınması için kendi istekleriyle oluşturdukları bir riziko güvencesidir. Yangın, deprem, makine sigortaları ile su baskınına karşı sigorta ve cam kırılmasına karşı sigorta bunlardan birkaçıdır. Yüzlerce olan özel sigorta türlerini yine de çeşitli açılardan öbeklendirmek olanaklıdır.[4]

Kara ve Deniz Sigortası ayrımında; Geminin karaya oturması, yüklerin ıslanması, geminin su alması ya da batması gibi rizikoları güvence altına alan sigorta türlerine deniz sigortaları denilmektedir. Buna karşın, deniz taşımacılığında bireylere yönelik tehlikelere ilişkin sigortalar, deniz sigortası hükümlerine bağlı değildir. Bunun dışında; kasko, yangın, hırsızlık, iş kaybı sigortaları gibi deniz sigortası dışında kalan tüm tehlikeleri güvence altına alan sigortalar, kara sigortası türündendir.

Sabit Primli-Değişir Primli Sigorta ayrımında; Prim ödeme dizgesi bakımından bir öbeklendirme söz konusudur. Öngörülen primi ödeme ile sigorta güvencesinden yararlanılır. Kasko sigortaları sabit primli sigortalardandır. Sigorta ettiren, poliçede öngörülmüş sabit primi ödeyerek güvenceden yararlanır. Değişir primli sigortalarda ise belirli bir süre içerisinde rizikonun gerçekleşmemesi durumunda ödenen primler sigorta ettirene iade edilir. Riziko gerçekleşir ve beklenenin üzerinde bir zarar ortaya çıkarsa bu durumda prim artırılır.[5]

Zarar-Meblağ Sigortaları ayrımında; Rizikonun ortaya çıkardığı zararın giderilmesine yönelik olan sigortalara zarar ya da tazminat sigortaları denilmektedir. Yangın, kasko, deprem, hırsızlık gibi zarar sigortalarında rizikonun gerçekleşmesi tazminat adına yeterli değildir. Sigorta sözleşmesi ile korunan menfaatin de (çıkarın) zarara uğraması gerekmektedir. Örneğin; deprem olmuştur ancak sigorta konusu taşınmaz zarar görmemiştir. Buna karşın Meblağ sigortalarında ise zararın varlığı aranmaz. Ödeme yükümlülüğün doğması için rizikonun gerçekleşmesi yeterlidir. Hayat ve ferdi kaza sigortaları bu öbekte gösterilebilir.[6]

TTK uyarınca sigorta sözleşmeleri, zarar ve can sigortaları olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.Zarar sigortaları mal ve sorumluluk olmak üzere ikiye ayrılırken can sigortaları; hayat, kaza, hastalık-sağlık sigortaları olmak üzere üçe ayrılmaktadır.[7]

Mal, Sorumluluk ve Can Sigortaları ayrımında; Değeri para ile ölçülebilen ögeler mal sigortalarına konu olabilirken can sigortalarında konu insandır. Mal sigortalarında gerçek zarar ödenirken can sigortalarında kişi değerinin para ile ölçülmesi olanaklı olmadığından kesin olarak belirlenmiş bir tazminat ödenir. Mal sigortalarında ödemeyle birlikte sigortacı, sigortalının haklarını elde eder. Can sigortalarında ise sigortalının hakları sigortacıya geçmez. Eş deyişle can sigortalarında halefiyet ilkesi geçerli değildir.

 Mal sigortalarında birden fazla sigorta yapılır ise ödenecek tazminat, zararı geçmez. Ancak can sigortalarında birden fazla sigorta yaptırılması durumunda birden fazla tazminat almak olanaklıdır.[8]

Sorumluluk sigortasında, mal ve can sigortalarından ayrı olarak bir bedel bulunmaz. Sigortacının en yüksek sorumluluk miktarı saptanır ve bu bedel bir öngörüye dayanmaktadır.

Mal ve can sigortalarında güvencenin kapsamı çoğu kez sayılarak belirlenmiştir. Ancak sorumluluk sigortalarında zarara neden olacak eylem ve işlemleri önceden belirlemek güçtür. Bu nedenle güvence kapsamı dışında kalan durumlar sayılmaktadır. Bunun dışında sorumluluk sigortaları, yalnızca kasten yapılmış eylemleri güvence kapsamı dışında bırakırken sigortalının ağır kusurlu olduğu durumda ya da kusursuz sorumlu olduğu durumda güvence verebilmektedir.


[1]  BOZER Ali, Sigorta Hukuku, BTHAE, Ankara, 1997, s.2

[2]  KENDER Rayegan, Türkiye’de Hususi Sigorta Hukuku, On İki Levha Yay., İstanbul, 2015, s. 171.

[3]  BOZER, s.3

[4] ÇEKER Mustafa, Sigorta Hukukuna Giriş, Karahan Kitapevi, Adana, 2010, s.13,14.

[5] ÇEKER, Sigorta Hukukuna Giriş, s. 19.

[6] ÇEKER, Sigorta Hukukuna Giriş, s. 20.

[7] YAZICIOĞLU Emine- ÖĞÜZ ŞEKER Zehra, Sigorta Hukuku, Filiz Kitapevi, İstanbul, 2019, s.78.

[8] ÇEKER, Sigorta Hukukuna Giriş, s. 17