6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un amacı yine kanunun birinci  maddesinde; “kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarını koruyucu, zararlarını tazmin edici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı, tüketiciyi aydınlatıcı ve bilinçlendirici önlemleri almak, tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini özendirmek ve bu konulardaki politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlenmeleri teşvik etmeye ilişkin hususları düzenlemektir,” şeklinde ortaya konulmuştur. Ancak Tüketici adına öncelikle aydınlatılması gereken sorunsal, gerçekleştirilen hukuksal işlemin bir Tüketici işlemi olup olmadığıdır.

 Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un kapsamında yer aldığı düşünülen uyuşmazlıkların çözümü, “6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 68 inci ve Tüketici Hakem Heyetleri Yönetmeliğinin 6’ncı Maddelerinde Yer Alan Parasal Sınırların Artırılmasına İlişkin Tebliğ“ madde 3 gereği;

2022 YILI ADINA; (Hangi yılda bu sayfaya bakılıyorsa ilgili kişi o yılın yasal sınırlarına ulaşmalıdır.)

 a) 10.280 (onbinikiyüzseksen) Türk Lirasının altında bulunan uyuşmazlıklarda İlçe Tüketici Hakem Heyetleri,

b) Büyükşehir statüsünde olan illerde 10.280 (onbinikiyüzseksen) Türk Lirası ile 15.430 (onbeşbindörtyüzotuz) Türk Lirası arasındaki uyuşmazlıklarda İl Tüketici Hakem Heyetleri,

c) Büyükşehir statüsünde olmayan illerin merkezlerinde 15.430 (onbeşbindörtyüzotuz) Türk Lirasının altında bulunan uyuşmazlıklarda İl Tüketici Hakem Heyetleri

,

ç) Büyükşehir statüsünde olmayan illere bağlı ilçelerde 10.280 (onbinikiyüzseksen) Türk Lirası ile 15.430 (onbeşbindörtyüzotuz) Türk Lirası arasındaki uyuşmazlıklarda İl Tüketici Hakem Heyetlerince çözümlenir.

Sözü edilen yasal sınırlar içerisinde yer alan bir uyuşmazlıkta, il ve ilçelerde kurulmuş Tüketici Hakem Heyetlerine başvuru zorunludur. Üst Yasal sınırın üzerinde bir uyuşmazlık miktarı söz konusu ise öncelikli olarak başvurulması gereken yargı yeri Tüketici Mahkemesidir.

Tüketici Hakem Heyeti kararlarına karşı Tüketici Mahkemelerine başvurulabilir. Doğrudan Tüketici Mahkemesine başvuru durumunda arabuluculuk zorunluluğu göz ardı edilmemelidir.

Tüketici Hakem Heyetlerine yapılacak olan başvurular, e- devlet aracılığı ile başvurma olanağından ve yargılama masraflarından ötürü Tüketici Mahkemelerine yapılacak olan başvurulara göre oldukça kolay ve kullanışlıdır. Ancak ülkemizde etkinliği süren durumda mahkemelerden ayrık olarak Tüketici Hakem Heyetleri; karşı vekalet ve manevi tazminat gibi konularda karar vermemektedir. Bu durumun hem tüketici hem satıcı-sağlayıcı açısından birçok olumlu ya da olumsuz yanı bulunmaktadır. Tüketici açısından konuyu eğilmek gerekirse; vatandaşlarımıza, sözü edilen yasal sınırın altında kalan uyuşmazlıklar adına Tüketici Hakem Heyetlerine başvurmaktan çekinmemeleri gerektiği kolaylıkla söylenebilir. Bu aşamada önemle altını çizmek gerekir ki; Tüketicinin Korunması Kanunu bağlamında karar veren hakem heyetleri; Türk Borçlar Kanunu’nda yer alan sebepsiz zenginleşme, aşırı yararlanma, haksız fiil konularına ilişkin hükümler ve sözleşmelere ilişkin diğer hükümler ile bağlıdır. Yine Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda yer alan, “tanıkla ispat yasağı” gibi ispat sürecini etkileyen önemli hükümler hakem heyetlerince göz önünde bulundurulacaktır. Bu nedenle uygun görüldüğü ölçüde deneyimli ya da konunun uzmanı olan bir avukattan yardım alınmalıdır.

BUDAK’a göre; Tüketici Hakem Heyeti yargılamasında senetle ispat yasağı uygulanmamalıdır.[1] Kanımızca; THHY ile belirlenen 2023 yılı için 30 bin TL sınırı, senetle ispat yasağında olduğunda gibi hukuksal işlem adına öngörülmüş bir sınır değildir. Zarara ilişkin bir sınırdır. Uyuşmazlığa konu zararın 30 Bin TL’nin altında olması gerekir. Böylece hakem heyetlerinin önüne gelen uyuşmazlıkta hukuksal işleme ilişkin tutar daha da yüksek olabilir. Bu nedenle, senetle ispat yasağı hakem heyeti yargılanma sürecinde de etkin olmalıdır.

Son olarak; YARGITAY’ın, Tüketici Hakem Heyetlerinde ileri sürülmeyen delil ve def’ilerin mahkemede ileri sürülebileceğine yönelik kararına değinmek gerekir.[2] Kararda özetle; Tüketici Hakem Heyetlerince yapılan yargılamada, iddia ve savunma yasağının başlamadığı ya da etkin olmadığı kararlaştırılmıştır. Bu karar doğrultusunda zorunlu tahkim uygulaması olan hakem heyeti yargılamasında vekalet ücreti kararlaştırılmazken bir avukat, bilerek ve isteyerek belgeleri heyete sunmaz ve sonrasında alehine olan kararı Tüketici Mahkemesine taşır. Bu aşamadan sonra iddia ve savunma yasağı ile karşılaşmayacağı için hakem heyeti yargılamasında öne sürmediği tüm bilgi ve belgeleri mahkemede öne sürebilir. Sonuç olarak vekalet ücreti almaya hak kazanır. Öte yandan tüketici bakımından daha önemli olan konu; hakem heyetinin kararını ya da karşı tarafın belgelerini, delillerini yetersiz bulan tüketici, uyuşmazlığı tüketici mahkemesine taşıyabilir. Tüketici Hakem Heyeti aşamasında ortaya konulmayan, mahkeme aşamasında ortaya konulan bilgi ve belge nedeniyle uyuşmazlığı kaybeden tüketici, gereksiz bir biçimde vekalet ücretine ve yargılama giderlerine katlanır. Oysa ki hakem heyeti yargılaması sırasında söz konusu belgeler öne sürülmüş olsa idi, tüketici uyuşmazlığı mahkemeye belki de taşımayacaktı. Usul hukuku bakımından güçlü açıkların bulunduğu tüketici hukuku uygulamaları pek çok yönden vatandaşı çıplak- savunmasız bırakmaktadır. Eksikleri giderilmelidir. Vatandaşın elindeki tek seçeneğin ya da yaptırımın Tüketici Hakem Heyetine başvurmak olduğu zarar olaylarında; işletmeler, uygulamaların bu durumundan ötürü tüketiciye zarar vermekten çekinmeyecektir.  



[1] BUDAK Ali Cem, Dokuz Eylül Üni. Hukuk Fakültesi Derg., Hakan Pekcanıtez’e Armağan, c. 16, 2015, s,93.

[2] Y. 3 HD, T. 11.03.2021, E.2020/10143, K.2021/2603.   “Tüketici Hakem Heyetinde İleri Sürülmeyen Delil ve Defi’lerin Mahkemede İleri Sürülemeyeceğine Dair Bir Düzenleme de bulunmadığı -Mahkemece Davacı Bankanın Zamanaşımı Def’İ İncelenmeksizin yazılı şekilde karar vermiş olması usul ve yasaya aykırıdır.” Uygulamada, delil ve def’i sunulması ile sınırlı olarak bir kolaylık sağlanmamaktadır. Dilekçeler teatisi yeniden başlatılmaktadır. Taraflar delil ve def’i dışında yeni savlar da öne sürebilmektedir. Bu karar ve uygulamaya karşın Yargıtay’ın; “yanıt dilekçesi vermeyen bir kimsenin, dilekçesinde belirtmediği delilleri sonraki aşamalarda sunamayacağı,” yönünde kararı da bulunmaktadır. -Y. HGK, T. 20.04.2016, E. 2014/695. K.2016/522.