Genel Olarak

Anayasa 142.madde hükmü gereği mahkemelerin yetkileri kanunla belirlenir. KURU’ya göre anayasanın bu hükmü karşısında tarafların yetki sözleşmesi ile yetkisiz bir mahkemeyi yetkili kılamamaları gerekir.[i] Tanrıver ise yetki sözleşme ile belirlenen yetkinin de kanundan kaynaklandığı görüşündedir.[ii]     

HMK’de mahkemenin yetkisinin kamu düzenine ilişkin olarak belirlenmediği durumlarda (kesin olmayan yetki) taraflar, aralarındaki hukuksal ilişkiden doğmuş veya doğabilecek olan uyuşmazlıkların belirli bir mahkemede görülmesini yetki sözleşmesi ile kararlaştırabilirler.[iii]

Yetki sözleşmesi, usul hukukuna ilişkin bir sözleşmedir. Öncelikle HMK 17 ve 18. Maddesi uygulanır. Bunların dışında TBK hükümleri uygulanır. Örneğin; irade sakatlığı söz konusu olur ise TBK’nin ilgili hükümleri uygulanır.[iv]    

Hukuk dizgesi içerisinde tacir ya da kamu tüzel kişisi olmayan diğer kişiler, örneğin gerçek kişi tüketiciler, tacir veya kamu tüzel kişilerine karşın zayıf konumdadır. Bu nedenle yetki sözleşmesi yapma yetkisi yalnızca tacirler ve kamu tüzel kişilerine tanınmıştır.[v] Bununla birlikte geçerli bir yetki sözleşmesi oluşturabilme olanağını Fransız hukukunda yalnızca tacirlere tanınırken İsviçre hukukunda yetki sözleşmesi yapma olanağı tüm şahıslara tanınmıştır.[vi]

Gerçek kişi tacirler, ticari işleri ile ilgili yetki sözleşmesi yapabilirler. Ticari işi belirlemek için ise iki türlü yaklaşım söz konusudur. Birincisi, ticaret kanununda düzenlenen tüm konular ticari iştir. İkincisi, ticari işletmeyi ilgilendiren her türlü işlem ya da iş ticari iştir.[vii]

TTK 12/3’ de belirtilen tacir gibi sorumlu olma durumunda kişi, tacir gibi iyiniyetli üçüncü kişilere karşı sorumludur. Ancak tacirlere tanınan haklardan yararlanmayacakları için yetki sözleşmesini de yapamamaları gerekir.[viii]

Yetki Sözleşmesinin Yapılabileceği Durumlar

HUMK döneminde “olumsuz yetki” sözleşmesi yapılamayacağı öğreti de öne sürülürken[ix]Yargıtay olumsuz yetki sözleşmelerini kamuya bir güvensizlik olarak görmemekteydi. 6100 sayılı HMK’nin yürürlüğe girmesiyle birlikte Yetki sözleşmesini imzalayan taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça belirlenen yetki, münhasır yetkidir. Taraflar yetkili kıldıkları mahkemenin yanı sıra kanunda yetkili kılınan genel ya da özel yetkili mahkemelerin de yetkisinin devam etmesini istiyorlarsa bu durumu yetki sözleşmesinde ayrıca belirlemelidir.[x]

Yetki sözleşmesi hukuk muhakemeleri kanunu ya da diğer kanunlarca belirlenmiş kesin yetkinin söz konusu olmadığı durumlarda düzenlenebilir. Terekenin paylaştırılması ile ilgili uyuşmazlıklarda ölenin son yerleşim yeri mahkemesinin ve (HMK11/1) Taşınmazdan kaynaklanan uyuşmazlıklarda taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinin yetkisi (12/1) kesin yetkidir. Bu iki başat örneğin dışında İİK 154. Maddesi gereği iflas davalarındaki yetki kesin yetkidir.[xi]

Yetki sözleşmesi tarafların serbestçe tasarruf edemeyeceği konularda da düzenlenemez. Örneğin; boşanma, ayrılık ve babalık davası gibi konularda yetki sözleşmesi düzenlenemez. (HMK 18/1)

Yetki Sözleşmesinin Yapılışı

Yetki sözleşmesi bağımsız bir sözleşme olarak düzenlenebileceği gibi asıl sözleşmenin içerisine yetki koşulu getirilerek de oluşturulabilir.[xii]

Yetki sözleşmesinin yazılı olarak yapılması bir geçerlilik şartıdır.[xiii] Yetki sözleşmesinin varlığı başka bir delil ya da tanıkla ispat edilemez.[xiv]Mahkemenin yetkisini kabul eden her iki tarafın imzası gerekir. Bu bağlamda Kuru’ya göre genel işlem koşullarında ve kambiyo senetlerinde yer alan yetki koşullarının altında her iki tarafın da imzasının bulunması gerekir. İki tarafın da imzasının bulunmadığı durumlarda geçersizlik yaptırımı söz konusudur.[xv]

Genel işlem koşullarının söz konusu olduğu bir sözleşmede tek tarafın imzası söz konusu ise yetki şartının geçerli olabilmesi için öncelikle düzenleyen tarafın tek yanlı olarak düzenlemesi ve çok sayıda benzer sözleşmede kullanma amacını taşıması gerekir. Ayrıca olumsuz koşul olarak da yetki koşulu tartışmaya açılmamış olmalıdır ki genel işlem koşullarının özelliklerini, ilgili yetki şartı taşısın. Bunun dışında, öngörülen yetki şartı kanuni düzenlenmeden önemli ölçüde sapmamalı, dürüstlük kuralına uygun olmalıdır. Aksi takdirde içerik denetimi sonucu yazılmamış sayılır. Son olarak genel işlem koşulları içerisinde yetki şartı öngörülmüşse imzalayan tarafın tacir ya da kamu tüzel kişisi olması ve öngörülen şartın kesin yetki kurallarına aykırı olmaması gerekir.[xvi]

Kambiyo senetlerinde bulunan yetki şartı konusunda sözü edilen görüşün aksine “bonuyu düzenleyen kişi senedi lehtara verirken, düzenleyen kişi ile lehtar arasında bir akdi ilişki doğmaktadır ve lehtar bonoda yazılı kayıtlar dahilinde bonuyu kabul ettiğinden, bonodaki yetki şartı da lehtar tarafından benimsenmiş olmaktadır. Bu nedenle yetki şartı geçerlidir”. (Karayalçın- İmregün- Kalpsüz)[xvii]

Yargıtay, HMK’nin 17. Ve 18. Maddelerinde bulunan yetki sözleşmesine ilişkin koşulların bulunması durumunda bonoda bulunan yetki sözleşmesinin geçerliliğini kabul etmektedir.[xviii] Bu bağlamda Yargıtay 12.HD ‘nin “borçlu ve lehtar açısından her iki tarafın da tacir olup olmadıkları yönünde araştırma yapılmasını, eğer tacir değillerse takip dayanağı bonodaki yetki şartının geçerli olmayacağı” yönünde kararı bulunmaktadır.[xix]

Son olarak gerek bono üzerinde bulunan gerek diğer hukuksal işlemlerde bulunan yetki kaydı adına kayıtın oluşturulduğu tarih son derece önemlidir. Yargıtay 19. Hukuk Dairesi vermiş olduğu kararda: “Bono 20.09.2010 tarihinde tanzim edilmekle tamamlanmış işlem niteliğindedir. Tanzim tarihinde yürürlükte bulunan HUMK’nin 22. maddesinin uygulanması gerekirken mahkemece 6100 sayılı HMK’nin 17. maddesinin gerekçe yapılması doğru görülmemiştir.”[xx]

HUMK’nin yürürlükte olduğu tarihte düzenlenmiş bir yetki kaydının geçerliliği, usul hükümlerinin derhal yürürlüğe girme ilkesi gereği 6100 sayılı HMK hükümlerine göre değerlendirilemeyecektir.

Tacir veya kamu tüzel kişileri tarafından bağımsız bir sözleşmeyle ya da asıl sözleşmeye bir yetki şartı konularak yazılı bir şekilde oluşturulabilen yetki sözleşmeleri adına göz ardı edilmemesi gereken bir diğer konu, yetkili kılınan mahkemenin belli olması ve sözleşmeye konu olan uyuşmazlığın belirli ya da belirlenebilir olmasıdır.

“Bu sözleşmeden ötürü doğacak uyuşmazlıklarda Ankara mahkemeleri yetkilidir,” gibi bir yetki şartında sorun bulunmaz iken “bundan böyle aramızdaki tüm uyuşmazlıklarda Ankara Mahkemesi yetkilidir,” şeklinde bir kayıt geçersiz olacaktır.[xxi]

Kuru’ya göre sözleşmeye özgü uyuşmazlıklar belirlilik şartını sağlamaktadır. Ancak sebepsiz zenginleşme davaları, o sözleşmenin uygulanmasına yönelik bile olsa sözleşmede yetkili kılınan mahkemede açılmamalıdır. Haksız fiil nedeniyle açılacak davalar ile ilgili olarak fiilin işlenmesinden sonra belirli olma koşulu gerçekleşeceği için yetki sözleşmesi düzenlenebilir.[xxii]

Taraflar bir ya da birden fazla mahkemeyi yetkili kılabilir. Ancak Taraflardan birinin davayı dilediği yerde açabileceğine ya da Türkiye’deki herhangi bir yerde açabileceğine ilişkin yetki kayıtları geçersizdir.[xxiii]

“Ankara, Konya vb. mahkemeleri yetkilidir,” gibi kayıtlardan merkez ilçeler bağlamında yetki doğduğunun anlaşılması gerekmektedir. Bundan ötürü Ankara mahkemeleri yetkilidir deniliyorsa bunun bir sonucu olarak ayrı bir mahkeme teşkilatı bulunan Ankara Batı Adliyesinin yetkili kılınmadığı anlaşılabilir.[xxiv]

Kuru HUMK dönemine ilişkin olarak “avukatın bulunduğu yer” mahkemeleri yetkilidir gibi bir kaydın, avukatın bulunduğu yerin kolayca değişebileceğinden ötürü geçersiz olacağını belirtmiştir.[xxv] 6100 sayılı HMK döneminde bir avukat, avukatlıkla ilgili işlerde tacir veya kamu tüzel kişisi olmadığı için yetki sözleşmesinin tarafı olamaz. Ancak ortaya koyulan ana düşünce çerçevesinde 6100 sayılı HMK döneminde “tacirin bulunduğu yer mahkemesi yetkilidir,” gibi kayıtların da geçersizlik yaptırımına uğraması gerektiği çıkarılabilir.

Son olarak yetki sözleşmesi ile mahkemenin yetkisinin belirlenmesi, icra dairelerinin de yetkisini kapsar.[xxvi]

İİK’nin 50/1.maddesine göre, para ve teminat borçlarına ilişkin icra takiplerinde yetkili icra dairesi, HMK’nin 447/2. maddesi atfıyla HMK’nin yetkiye dair hükümleri kıyas yoluyla uygulanmak suretiyle belirlenir. Ayrıca, takip dayanağı akdin yapıldığı icra dairesi de yetkilidir.[xxvii]

Yalnızca icra dairelerinin yetkisinin belirlendiği yetki sözleşmesi söz konusu ise bu sözleşmenin mahkemelerin de yetkisini belirlediği doğrultusunda Yargıtay kararları bulunmaktadır. Ancak, öğretide baskın olan görüşe göre yalnızca icra dairesini yetkili kılan bir sözleşmenin mahkemeyi de yetkili kılması söz konusu değildir.[xxviii]

Kanımızca, HMK 17 gereği taraflar yalnızca mahkemelerin yetkileri ile ilgili yetki sözleşmesi düzenleyebilir. Buna karşın mahkemenin yetkisi ile ilgili sözleşmenin icra dairesinin yetkisini de belirlemesi gerekir. Çünkü icra takibi ile ilgili birtakım uyuşmazlıklar, icra dairesinin bulunduğu yer mahkemesince çözülür. Mahkemelerin yetkisinin belirlenmesi icra dairelerinin yetkisini kapsamaz ise gerçekleştirilecek bir ilamsız icra takibi sonucu olası çıkacak uyuşmazlıklarda yetki sözleşmesi ile belirlenen mahkemenin yetkisi kaldırılmış olur ve yerine takibin yapıldığı icra dairesinin bulunduğu yer mahkemesi yetkili duruma gelir. Bu sakıncadan ötürü mahkemeler adına belirlenen yetki, icra dairelerinin yetkisini de kapsamalıdır.    

Yetki Sözleşmesini Etkisi

Yetki sözleşmesi ile yetkili kılınan mahkeme, davaya bakmaktan kaçınamayacaktır.[xxix]

HMK 17 gereği yetki sözleşmesi ile belirlenen mahkemenin yetkisi, aksi kararlaştırılmadıkça münhasır yetkidir. Münhasır yetki ile kesin yetki aynı sonuçları doğurmaz. Münhasır yetkiye karşın başka bir mahkemede dava açılması ve taraflarca yetki itirazının öne sürülmemesi durumunda sözü edilen başka bir mahkeme yetkili kılınabilir.[xxx] Kanunda belirlenen mahkemelerin yetkisinin kaldırılmasından ötürü somut hukuksal ilişkiye özgü uyuşmazlıklarda kesin yetki kuralı yaratıldığı yönünde aksi görüş bulunmaktadır.[xxxi]

Yetki sözleşmesi, tarafların cüz’i ve külli halefleri için onların da tacir ya da kamu tüzel kişisi olması koşuluyla etki doğurur. Ancak kambiyo senetlerini devralan kişinin tacir olmaması durumunda sakıncalar doğabilir.[xxxii]

Üçüncü kişiler ve kefil için yetki sözleşmesi etki yaratmayacaktır. Ancak asıl borçluya rücu davasında kefil yetki sözleşmesinden yararlanabilir. Çünkü alacaklının haklarına halef olur.[xxxiii]

Avukatlar ve diğer temsilciler yönünden yetki sözleşmesi yapılabilmesi adına özel yetki aranmaz.[xxxiv] Temsil ettikleri kişinin tacir olması koşulu burada da geçerlidir.

Zorunlu dava arkadaşlığı söz konusu ise yetki sözleşmesinin kurulabilmesi için tüm dava arkadaşlarının tacir ya da kamu tüzel kişisi olması ve tamamı tarafından yetki şartının onaylanması gerekmektedir.[xxxv] 

Yetki sözleşmelerinin etkisi bakımından son olarak, Bölge Adliye Mahkemelerinin yetkisi de ilk derece mahkemelerinin yetkisinin belirlenmesinden ötürü dolaylı olarak belirlenebilir. Ancak doğrudan Bölge Adliye Mahkemelerinin ve Yargıtay’ın yetkisi konusunda düzenleme yapılamaz.[xxxvi]

Yetki Sözleşmelerinin İşlerlik Kazanması

HMK’ye göre mahkemenin kesin olmayan yetkisi söz konusu ise bu durum ancak ilk itiraz olarak öne sürülebilir. İlk itirazlar, HMK 117 gereği yalnızca yanıt dilekçesinde öne sürülebilir. Bunlar, mahkemenin yetkili olmaması ve tahkim itirazlarıdır. Davalı, yanıt dilekçesinden sonraki aşamada davacı tarafın onayı olsa bile ilk itirazları öne süremez.[xxxvii]

HMK madde 131 gereği yanıt dilekçesinin verilmesinden sonra, yanıt süresi dolmamış olsa bile artık ilk itirazlar ileri sürülemez.

Yanıt dilekçesinde yetki itirazı, öne sürülürken HMK 19/3 gereği yetkili mahkeme açık olarak gösterilmelidir. Aksi takdirde yetki itirazı yapılmamış sayılır. Birden fazla mahkeme yetkili olarak bildirilirse böyle bir yetki itirazı da geçersiz olacaktır.[xxxviii]

Yetki itirazı, ilk itiraz olarak öne sürülebileceği gibi yetki sözleşmesine bağlı irade sakatlığı savları da yalnızca ilk itiraz olarak öne sürülebilir.[xxxix]

Sözleşme içerisindeki yetki şartı, asıl sözleşmeden tamamen ayrıdır. Söz gelimi, asıl sözleşme için resmi geçerlilik koşulunun öngörüldüğü bir durumda tarafların aralarında adi yazılı şekilde yaptığı sözleşme geçersiz olacaktır. Ancak bu durumda bile geçersiz olan asıl sözleşme içerisinde yer alan yetki şartı, HMK 17. Ve 18. maddelerdeki koşulları sağlıyorsa geçerliliğini yitirmeyecektir.[xl] Bu aşamada önemle belirtmek gerekir ki geçersiz olan sözleşmenin taşınmaz satışı ile ilgili olması durumunda taşınmazlar ile ilgili HMK’de kesin yetki kuralı öngörüldüğü için sözleşme içerisinde yer alan yetki şartı da geçerlilik kazanmayacaktır. O kadar ki Yargıtay’ın; “istisnai durumlarda taşınmaz devir sözleşmelerinde geçersizliğin öne sürülmesi hakkın kötüye kullanılması sonucunu doğurabilir. Bu doğrultuda şekil şartına uyulmadan gerçekleştirilen taşınmaz satış sözleşmesi geçerlilik kazanabilmektedir,” yönünde kararları bulunmaktadır.[xli] Bu durumda bile öngörülen yetki şartı ile asıl sözleşme bağımsız ele alınacaktır. Hakkın kötüye kullanılması bağlamında geçerlilik koşullarını sağlamayan taşınmaz satış sözleşmesine geçerlilik kazandırılması sonucunda yetki şartı, taşınmaza ilişkin uyuşmazlıklarda HMK’de kesin yetki öngörüldüğü için yine geçerlilik kazanamayacaktır.

Bu aşamada, öğretide yer alan örtülü (zımni) yetki sözleşmesine değinmek gerekir.

Davalı taraf yanıt dilekçesinde ilk itiraz olarak yetki itirazını öne sürmez ise mahkemenin yetkisini kabul etmiş olur ve örtülü bir yetki sözleşmesi oluşur. Kuru’ya göre davalı yanıt dilekçesi vermez ise davacı tarafın tüm savlarını reddetmiş sayılıyor. Bu doğrultuda yetki itirazında bulunmaz ise mahkemenin yetkisini kabul etmiş olur ve örtülü bir yetki sözleşmesi oluşur.[xlii]Bu sava karşı Üstündağ; yetki sözleşmesinin oluşabilmesi için olumlu bir davranışa gereksinim vardır. Yanıt dilekçesi vermeyen ve diğer aşamalarda hiç bulunmayan bir davalı, davanın hiç esasına girmemiştir. Bu nedenle yetki sözleşmesi oluşmamıştır. Yönünde görüş bildirmektedir.[xliii] Umar’a göre; yetki itirazı bulunulmuyor ise artık örtülü bir yetki sözleşmesi yapılmış gibi yetkisiz mahkeme yetkili olacaktır. Mahkemenin, kesin yetki durumları dışında kendiliğinden göz önüne alabileceği ya da alamayacağı yetkisizlik durumu yoktur. Davalının işin esası ile ilgili eylemde bulunup bulunmadığı bu sonucu etkilemez.[xliv]

Tanrıver’e göre; örtülü yetki sözleşmesinin oluşabilmesine izin veren bir görüş tamamen yazılılık şartını göz ardı edecektir. Yanıt dilekçesi vermeyen davalı tarafın yetkiyi onayladığı varsayılsa bile bu onay davacı tarafa değil mahkemeye yöneltilmiştir.[xlv] 

Yazılık şartı öngörülmüş iken örtülü kabulün etkin olamayacağı ve yanıt dilekçesinin verilmemesi durumunda kanunun ilgili hükümlerinin etkinlik kazanarak mahkemenin yetkisi belirleyeceği göz önünde bulundurularak Tanrıver’in görüşünün daha yerinde olduğu söylenebilir.

Son olarak, yetki sözleşmesi ya da yetki kaydı geçersizliğinin tartışıldığı durumlarda Üstündağ, Karslı ve Tanrıver’e göre; yetki sözleşmesi ile belirlenen yer mahkemesinin geçerliliğin korunup korunmadığına karar vermesi doğru olur.[xlvi]  Umar’a göre; yetki şartının geçersizliği durumunu sözleşmede öngörülen yer mahkemesi denetler ise taraflar aralarında kesin yetki oluşturmuş olur ve bu uygun değildir. Bunun dışında dosyaya bakmakla görevli mahkeme, yapılan ilk itiraz sonucu yetki ile ilgili kararını vermesi durumunda tahkikat sonucunda uyuşmazlığa konu sözleşmenin geçersizliği saptansa bile bu sonuç bir kayba yol açmayacaktır. Çünkü yetki şartı ile asıl sözleşmenin geçerliliği birbirinden bağımsız olarak ele alınır. Uyuşmazlığının esasına girmeden yetki şartı değerlendirilmiş olacaktır.[xlvii]

Gerçek kişi tüketicilerin taraf olduğu anlaşmalarda öngörülen yetki şartının geçersizliğinin saptanması için tüketiciden sözleşmede belirlenen mahkemeye başvurması beklenemez. Bu durumda tacir ya da kamu tüzel kişisi olmayan tüketicinin başvurabileceği yargı yerleri geçersiz bir yetki sözleşmesi ile kısıtlanmış olur. Bu doğrultuda Umar’ın görüşünün daha yerinde olduğu söylenebilir.

Kesin yetkinin söz konusu olmadığı durumlarda sözleşme içerisinde yer alan yetki şartı, açıklanan diğer nedenlerle geçersizlik yaptırımına uğrarsa HMK’de yer alan yetkiye ilişkin düzenlemeler devreye girecektir. Örneğin; “Sözleşmeden doğan davalar, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabilir.” (HMK 10)

Yabancılık Ögesi Taşıyan Uyuşmazlıklarda Yetki Anlaşması

MÖHUK’un 47. Maddesinde yabancılık ögesi taşıyan bazı hukuksal uyuşmazlıklarda Türk Mahkemesi yerine yabancı bir mahkemenin yetkili kılınabileceği düzenlenmiştir. Bu düzenlemenin, Türk mahkemelerinin yetkisine ilişkin HMK 17. ve 18. Maddelerinden ayrı olarak değerlendirilmesi gerekir.[xlviii]

Yabancılık ögesi taşıyan yetki sözleşmesinin, “yetkiyi kabul edecek yabancı mahkeme hukukuna göre gerekli şartları taşıması gerektiğinde şüphe yoktur.”[xlix]

Yabancılık ögesi taşıyan sözleşmelerde yetki şartı, Türk mahkemelerinin kesin yetkisi söz konusu ise oluşturulamaz. Bunun dışında aile, şahıs, miras hukuku ve ayni haklara ilişkin olarak yetki sözleşmesi düzenlenemez. Uyuşmazlık bir borç ilişkisinden doğmuş olmalıdır. Haksız fiil ile ilgili olarak düzenlenebilir.[l]

Yetkili kılınacak mahkeme belirli olmalıdır. Alman ya da İngiliz mahkemeleri yetkilidir gibi kayıtlar bu bağlamda geçerlidir. Hangi Alman veya İngiliz mahkemesinin yetkili olacağını ise yetkili kılınan ülke hukuku belirleyecektir.[li] 

Son olarak, HMK bağlamında düzenlenecek olan yetki sözleşmesinden ayrı olarak yabancılık ögesi taşıyan uyuşmazlıklara ilişkin yetki sözleşmelerinde yazılılık bir geçerlilik koşulu değil ispat koşuludur. Bu nedenle, yabancılık ögesi taşıyan uyuşmazlıklara ilişkin yetki sözleşmeleri, içeriğinin saptanmasını olanaklı kılacak herhangi bir iletişim aracı ile oluşturulabilir.[lii]   


[i] KURU, Medeni Usul Hukuku, s.59

[ii] TANRİVER c.1 s.248

[iii] KARSLI Abdürrahim, Medeni Muhakeme Hukuku, Filiz Kitapevi, İstanbul, 2020 s. 206,207

[iv] YILMAZ-ARSLAN-TAŞPINAR-HANAĞASI s.232, 233; TANRİVER c.1 s.241

[v] KURU Baki, Hukuk Muhakemeleri Usulü, Demir ve Demir Müşv. Yay. İstanbul, 2001, c.1 s.557; KARSLI 208

[vi] KARSLI s. 211

[vii] KARSLI s. 213,214

[viii] KARSLI s. 214

[ix] KURU, Hukuk Muhakemeleri Usulü, c.1 s.565

[x] KARSLI s. 208

[xi] KARSLI s.211

[xii] KURU, Medeni Usul Hukuku s. 60

[xiii] KURU, Medeni Usul Hukuku s. 61

[xiv] KURU, Hukuk Muhakemeleri Usulü c.1 s.559

[xv] KURU, Hukuk Muhakemeleri Usulü c.1 s. 559

[xvi] ERİŞİR Evrim, “Yetki Şartlarının Genel İşlem Koşulu Denetimi,” Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, c. 16, Özel Sayı 2014, s. 1141-1213 (Basım Yılı: 2015) s.1200

[xvii] BÖRÜ Levent, “Bonoya Dayalı Kambiyo Senetlerine Özgü Haciz Yoluyla Takipte Yetki” Ankara Ü.. Hukuk Fak. Dergisi, 65 (1) 2016: 137-182 s. 154

[xviii] 19.HD, 10.02.2015, 11550 /1636 (BÖRÜ)

[xix] Yarg. 12. HD E. 2012/25311 K.2013/1934

[xx] Yarg. 19. HD E. 2016/3822 E., K. 2016/7721

[xxi] KURU, Hukuk Muhakemeleri Usulü, c.1 s. 562

[xxii] KURU, Hukuk Muhakemeleri Usulü, c.1 s. 562

[xxiii] YILMAZ-ARSLAN-TAŞPINAR-HANAĞASI s. 235

[xxiv] KURU, Hukuk Muhakemeleri Usulü, c.1 s.563

[xxv] KURU, Hukuk Muhakemeleri Usulü, c.1 s.564

[xxvi] KURU, Hukuk Muhakemeleri Usulü, c.1 s.565

[xxvii] Yarg. 12. HD E. 2015/25133, K. 2015/24010

[xxviii] BÖRÜ, s.156,157

[xxix] AKKAN, PEKCANITEZ Usul c.1 s.316

[xxx] AKKAN, PEKCANITEZ Usul c.1 s.318

[xxxi] TANRIVER c.1 s. 248’den aktaran AKKAN, PEKCANITEZ Usul c.1 s. 318

[xxxii] KARSLI s. 215

[xxxiii] KURU, Hukuk Muhakemeleri Usulü, c.1 s. 574; KARSLI s. 215

[xxxiv] KURU, Hukuk Muhakemeleri Usulü, c.1 s. 555

[xxxv] TANRİVER c.1 s. 244; KARSLI s.216

[xxxvi] TANRİVER c.1 s. 244, 245

[xxxvii] YILMAZ-ARSLAN -TAŞPINAR- HANAĞASI s.345,346

[xxxviii] KURU, Medeni Usul Hukuku, s.63,64

[xxxix] KARSLI s. 212

[xl] TANRIVER c.1 s.246; KARSLI s. 212

[xli] Yarg. İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu T. 30.09.1988 E.1987/2 K.1988/2 (YENİOCAK, Sözleşme Hazırlama ve İnceleme Rehberi, Seçkin Yayınları, Ankara, 2020 s.105)

[xlii] KURU, Hukuk Muhakemeleri Usulü, c.1 s. 578

[xliii] UMAR Bilge, HMK Şerhi, Yetkin Yayınları, Ankara, 2011 s. 68,69; KURU, Hukuk Muhakemeleri Usulü, c.1 s. 555

[xliv] UMAR s. 68,69

[xlv] TANRIVER c.1 s.241

[xlvi] TANRIVER c.1 s.247

[xlvii] UMAR s. 70, 71

[xlviii] ÇELİKEL-ERDEM, Milletlerarası Özel Hukuku, Beta Basım Yay., İstanbul, 2020 s.635,636

[xlix] ÇELİKEL-ERDEM s.637

[l] ÇELİKEL-ERDEM s. 638, 639

[li] ÇELİKEL-ERDEM s. 640

[lii] ÇELİKEL-ERDEM s. 643